7 Ekim 2013 Pazartesi

Kaybedenler


Bazı insanlarla takılarak hayatta herhangi bir konuda şansınızı artırabilirsiniz. Bazı insanlarla da takılarak hayatta ilişkiler konusunda şansınızı yerle bir edebilirsiniz. Ben, ikinci tanımdaki insanların en büyük örneği olarak gösterilebilirim. Arkadaşlarım her ne kadar bende yanlış bir şeyler olduğunu inkar etse de gerçek buydu. Sadece kendimi dibe batırmadığım gibi arkadaşlarımı da yanımda götürüyordum.

Gece çıkmadan evvel biraz yemek yeme ihtiyacı hissettim. Yaşadığım evin mutfağını kendimden başka 10 kişi daha kullandığı için kalabalık arasında yemeyi sevmezdim. Fakat o gece kendi kurallarımın dışına çıkmaya zorlamıştı yaşadığım açlık hissi. Mutfağa gittim. Evde en samimi olduğum arkadaşlarımdan David ve iki Fransız vardı. David, spordan yeni çıktığını belli etmek için gri atletini giymiş, biceps ve tricepslerini, henüz birkaç saat evvel nasıl şişirdiğini iki Fransıza gösteriyordu. 
Sütlü çikolata rengindeki tenine bal sürmüşçesine kasım kasım kasılıyor, Grubbs Burgers'tan aldığı 5-6 hamburgeri mideye lıpızlatıyor, bir yandan da ağırlık çalışıyormuşçasına dirseklerini sabit tutup elindeki hamburgeri ağzına götürerek, hangi kas gruplarının daha sert, daha titreşimli ve daha emilesi olduğunu iki kızın bilinçaltına yerleştiriyordu. İnanın David'in o gün mutfakta yapmış olduğu tüm bu davranış ve hareketlerini ancak şimdi yazarken daha iyi kavrayabiliyorum. Konumuza geri dönersek, yemekler yenildi, klişe haline gelen kısaca günün nasıl geçti sohbetleri yapıldı, bana ait olan bulaşıklar iki Fransız kız tarafından ısrarla yıkandı. Görünen o ki o gecenin önde olan ismi kesinlikle masumu oynayan bendim. Hiç kassız vücudum ile kol kalınlığı 40-45 cm'i bulan David'i yenmiştim.

Bir başka akşam yemeğinde mutfakta benden başka yalnızca David vardı. Konu kızlardan açılmıştı fakat anlamadığım bir şekilde konu piliçlere geldi. Sonradan anladım ki piliçler, üst katımızda kalan iki Fransız piliçti. David çok dertliydi. Aslında 10 üzerinden 5-6 puanı hak eden bu iki piliç için fazla dertlenmişti. Birkaç haftadır tanıdığı bu piliçleri yatağa götüremediği için sinirliydi. Onun gözlemlerine göre bu ikisini yatağa atmanın tek yolu, kızlarla çok fazla muhabbet etmekti. Kızlar üst katımızda kaldığı süre boyunca da bunu başaramadı. Evde bu konuda en şanslı isim bendim. İki Fransız piliçle sürekli muhabbet ediyor, haftasonları gündüzleri alışverişe gidiyor, akşamları sahil kenarında mavra yapıyor ve geceleri onlarla club club geziyordum. Çok sürmedi, kısa bir süre sonra iki Fransız pilici de ülkesine döndü ve sadece bana ait olan bir avantaj da yok oldu gitti.

David ile yaptığımız mutfak sohbetleri gitgide artmaya başlamıştı. Zenci kızların kalça güzelliğinden tutun, Amerikalıların ve diğer batılıların tersine, müslüman ülkelerde ailenin ne kadar önemli olduğuna dair sohbetler ediyorduk. Bir gün konu yine İngiltere topraklarında yaşanan sekslerden açıldı. David bu topraklara ayak basalı 3 ayı geçmişti benim ise 2 aya yaklaşmaktaydı. İngiltere sınırları içerisinde seks yapma zorluğu ile kendi ülkesi olan İsviçre sınırları içerisinde seks yapma zorluğunu uzunca kıyasladı. İstatistiklere göre David, İsviçre'de her bir clubtan çıkarken yanında ortalama 2 kız oluyormuş. Fakat İngiltere'de ancak uzun uğraşlar sonucu kapıdan bir kızla çıkabiliyor ve tüm kızlar aileleri merak eder diye taksiye atlayıp kaçıyormuş. David kesinlikle haklıydı. Edindiğim deneyimler ve gözlemler sonucu, İngiltere'de her 10 kızdan 10'u sürtünmeli dansı seviyor, her 10 kızdan 5'i sürtünmeli dans sonrası emişiyor, her 10 kızdan 2'si kapıdan emiştiği ile çıkıyor, her 10 kızdan 1'i ise emilme işlemleri sonrası göğüslerini göstermek için kendini eve davet ettiriyordu. İkimiz de gözlemlerimizi birbirimize aktardıktan sonra British kızları köşede kıstırmanın yollarını aradık ve planımızı uygulamaya koymak için anlaştık.

Uygulama Günü             
En fiyakalı kıyafetlerimizi giymiş, kaldığımız gey semtindeki evimizden çıkıp yola koyulmuştuk. İkimiz de homofobik bireyler olduğumuz için, boş gey sokaklarında adım atarken, botlarımızın çıkardığı yankılar inceden inceden götümüzü uçuklatmış ve bizi hızlı hızlı yürümeye itmişti. Manş Denizi'nden yüzümüze tokat gibi gelen ve skimsonik bir şekilde sert esen rüzgar bizi yürüdüğümüze pişman etmiş ve tüm yakışıklılığımızı alıp götürmüştü. Tüm motivasyonumuz bu yarrak gibi İngiltere havası yüzünden kaçmış, bizi bunalıma sürüklemişti. Clubların olduğu civara geldiğimizde büyük bir hayal kırıklığıyla karşılaştık. Clubların önünde uzun uzun kuyrukların oluşması kalabalık bir görüntü çizip şansımızı artırmış gibi görünürken, günahkar bir geceye de davet niteliğindeydi. Fakat görünenin aksine kalabalık kuyrukları, 18 yaş altı reşit olmayan kızlar ve moron British erkekleri oluşturuyordu. Sanki İstanbul Teknik ile Yıldız Teknik'i alıp çeşitli clublara sokmaya çalışmışlar da, etrafta çok fazla adam olunca kıyıya köşeye de One Direction konserine giden birkaç kız serpiştirmişlerdi. En sonunda en az One Direction hayranı olan club kuyruğuna katıldık. Yaklaşık yarım saat bekleyişten sonra sonunda içeri girebilmiştik. Aradığımız yer her türlü itliğin, kötülüğün, uğursuzluğun olduğu bir mekan olduğu için ilk girdiğimiz yer bize pek uygun gelmemişti. Az sayıda kızın takıldığı ve olanların da İngiltere'nin Flash Tv'sine çıkıp halaya katılabilecek ayarda olduğu bir mekandı, ta ki sarı saçlarıyla ve şuh kahkasıyla yanıma bir kız gelene kadar. Üzerime doğru gelip hafifçe bir sarıldı, vücudumun belli yerlerine dokunup sürtünmeli dansa davet yaptı, en sevmediğim hareket olmasına rağmen gözlüğümü çıkarıp kendisine taktı. "Bu iş bu kadar!" dedim içimden ve net bir 8'lik kızı götürecek olmanın keyfine varmaya başladım. Bütün bu keyif 1 dakika sürmese iyiydi. Kızın "Ilık" erkek arkadaşı gelip kızı götürdü. Yapabildiğim tek şey, David'e dönüp "Haydi gidelim buradan" diyerek, ağlamaklı gözlerle bakakalmak oldu.
David, çareyi bir zenci clubında görüyordu. Çok fazla seçim şansımız olmadığı için geceyi orada geçirmeye karar verdik. Açık konuşmak gerekirse, David hakikaten ADAMMIŞ, böyle bir mekanı ancak o bulabilirdi. Rihanna'sından tutun Alicia Keys'ine, Jennifer Hudson'ından tutun Oprah Winfrey'ine kadar birçok tarz bayan mevcuttu. Birkaç shot yapıp mekanın ortasına geçip çılgınlar gibi dans edip birkaç etli butlu kız gelmesini bekledik. Burada avantajı kendi lehine çeviren isim David'di. Alicia Keys gibi kızla uzun süre sürtünmeli dans etti. Adam resmen zevkten dört köşe olmuştu. Yüzünde skik bir gülümsemeyle bana bakıyor, ne kadar keyif aldığını Alicia Keys'le değil de sanki benle paylaşıyordu. Artık kendimden umudum kalmamıştı, bir köşeye geçip 2 saat kadar David için bekledim. Fakat nasıl bir cenabetlikse Alicia Keys'in de sevgilisi olduğu ortaya çıktı ve David'i bir başına bıraktı. Sabah'a yakın çıkmaya hazırlanırken 10 üzerinden belki 1'lik belki 2'lik belki de 3'lük olabilecek bir kız ikimize yaklaşıp kur yaptı. David ile ortak fikrimiz, yüksek beklentilerden sonra bu kadar düşük puanlı bir kızla kesinlikle böyle bir günah gecesi yaşamamamız gerektiğine dair olduğu için oradan ayrılıp eve doğru yola koyulduk. 
Boş sokaklarda yalnız başımıza yürürken David artık yürüyemez hale geldi, yere yıkılacaktı az kalsın ve durup ağlamaya başladı. Ağzından dakikalar boyunca çıkan tek söz ise "Why men, whyyyy?! Whhhyyyyyy Sezeeerrr whyyyy?!" oldu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder