13 Ağustos 2009 Perşembe

Bir Şezlong Hikayesi

İlk Gün

Harun Kolçak’ın hareketli parçalarıyla bana eşlik ettiği zorlu bir otobüs yolculuğu sonunda otele vardım. Zira zorlu bir yolculuk geçirdiğimden dolayı bir soluklanayım da kendime geleyim demeden havuza koştum. Havuzun orda müzik çaldığını duymama rağmen sırf artizlik olsun diye mp3 çalarımı da götürdüm. Götürdüm çünkü genç kızlar orda çalan müziği beğenmediğimi anlasın farklı bu çocuk desinler dedim kendi kendime. Havuza vardığımda dolu şezlonglar bana yer seçim şansı tanımamış ve güneş ışınlarına maruz kalacağım bir boş yer göstermişti. Gariban gibi arkalara atılmış tek boş şezlong benim onu sahiplenmemle yeniden doğmuştu. Etrafıma bakınmamı ve iyice incelememi söyledi şezlong. Neden böyle söyledi hemen anlamıştım. Kaslılarla bir yarışa girişiyordum ve benim ona göre planlarımı yapmam lazımdı. Havuz başındaki ve havuzdaki az sayıdaki genç kızlar eminim onlar tarafından kapılmak üzereydi. Gerçi sonra ortamı iyice süzdüğümde kız olmadığını fark ettim. Sinirlenmiştim şezlonguma. “Ne heyecan yaptırıyon olum! Bi skim yok burada bi kaslıya bi az kaslı düşüyo” diyerekten azarladım onu. Sonradan önüme bakmamı söyledi ve sanırım onu azarladığım için de birkaç küfür söyledi. O an yanıldığımı ve ne kadar dikkatsiz olduğumu farkettim. Bu bir anlık dikkatsizlik bana bir kaslının mutluluğuna mal olabilirdi. Hemen önümde şezlonguna yüzüstü yatmış, bana doğru dönmüş, kitap okumakta bir av belirdi. Av bir yavru ceylandı. Benim gibi yavru bir avcıyı zorlayacak türden bir yavru ceylandı ama varsın zorlasın dedim. Hemen plan yapmam lazımdı. Yavru ceylan hakkında bilgi toplamam ve iyi bir gözlem sonrası doğru tespitler yapmam gerekiyordu. O an sadece gözüme ilişen RayBan marka ama tam RayBan değil gibi concon gözlükleri, kırmızı-turuncu-beyaz renkteki bikinisi vardı ve bir conconun asla okumayacağı bir vampirin bir rocker kıza (aslında kitapta değil ama gerçekte öyle) aşkını anlatan Twilight: New Moon adlı kitabın Türkçe çevirisini okumaktaydı. Zaten İngilizce çevirisini okusaydı şansım 0 olurdu ve kalkıp gider kaslılarla günümü gün ederdim. Ben bu tespitlerimi yapadururken şezlongum da boş durmamıştı bana av hakkında edindiği bilgileri vermişti. Ceylanımız annesi ve babasıyla tatile çıkan o da yetmezmiş gibi tam sopalık, zibidi erkek kuzenini de yanında getiren bir dişiydi. Tespitler yapılmıştı ve sıra plandaydı ama aklıma gelen tek plan okuduğu kitaptı ve ben de aynı kitabı okuyordum. Fakat havuza götürmeyi unuttuğum kitap ilk planımı yıkmıştı ve tek yapabileceğim mp3 çalar planıydı. Önceden de düşündüğüm gibi havuzbaşında çalan müziği değil kendi müziğimi dinleyecektim. Diğerleri gibi kaslı bir bünyeye sahip olmadığım için anca böyle s.k gibi planlarla avlanacağımı düşünmem benim de ne kadar s.k gibi bir adam olduğumu gösteriyordu aslında ama tabi kimse düşüncelerimi okuyamazdı. Ben mp3lerimi dinlerken karton çay bardağına doldurulmuş havuz suyuyla geldi zibidi. Zibidi olduğu kendini belli ettirmeden yavru ceylanın sırtına suyu boşlatmasıyla belli olmuştu. Zibidiyi ele aldığımızda, aslında ele almaya değer hiçbir şeyi yoktu. Açık sarı şortuyla havuzdan yeni çıktığı anlaşılıyordu. Aslında anlaşılan sarı şortunun transparan şort özelliği yaratmasıydı. Islak mayonun altındakileri Cine5’i şifreli izler gibi izleyebilirdi dileyen. Arkasını döndüğünde kılsız vücudunun aslında tamamen kıllı olmadığını da şort yardımı ile öğrenmiştim. Zibidinin havuz dışındaki su şakalarına katlanamayan yavru ceylan çareyi onla havuza girmekte bulmuştu. Daha yakın olayım daha bir dikkatini çekeyim diyerekten ben de girmeye çalıştım suya. Olmadı yapamadım. Suyun soğukluğu bana engel oluyordu. Suya soğukluğu nedeniyle bir türlü giremeyen benim gençler için böyle durumlar hayli zordur. Eğer av, avcıyı bu tırt haliyle yakalarsa durum asla değişmez onun için avcı hep tırtır. O sıralarda kendi derdimle uğraştığım için avımla ilgilenememiş, yakalanıp yakalanmadığı öğrenememiştim. Sonunda suya girip 2 tur yüzdüm. Amacım ne kadar iyi bir yüzücü olduğumu göstermekti. Fakat döndüğümde tekrar şezlonguna dönmüştü yavru ceylan. Neler olup bittiğini anlamalıydım. Eğer tırt halimi gördüyse artık her şey bitmişti. Şezlonguma döndüğümde kötü haberleri almıştım. Şezlongum yanlış planlarım yüzümden avımın yavru ceylanlıktan çıkıp bir Bugs Bunny’ye, benimse bir Elmer’e bir Yosemite Sam’e dönüştüğümü söyledi.

5-10 dakika sonra…

“İyice ezilmeyeyim bari öyle hemen kaçmak olmasın biraz cool takılayım” diye düşündüğüm için bu kadar süre bekledim ama olmadı odama ilerlerken boynum büküktü.

Sonraki günler

Eski şezlonguma ilgi çoğaldı. Bense bir palmiye ağacı dibinde yaşlı menopoz teyzeler arasında kaldım. Yaşlı menopoz teyzelerden kurtulmak için kaslılar arasında sosyalleşmek daha cazip geliyordu. Kaslılarla tavla, dart ve su topu turnuvalarına katıldım. Fakat oralarda bile yıldızlaşamadım. Kaslılar su topunda maçta yıldızlaştıklarında Alex, Delgado, Rüştü gibi isimler takıyorlardı kendilerine. Hepsi birer birer yıldız olup golleri dizerken, bense defansta top kapmak için boşa kulaç atan paf takımdan gelen bir gençtim ve devre arası başka bir takıma kiralancaktım.

1 yorum:

  1. sorunlar:
    - aileyle tatil
    - az kaslılık

    çözümler:
    -ekonomik özgürlük
    - spor vs.

    çözüm yolları
    -part time iş, net tabanlı bağımsız işler, bahis, illegal, gittigidiyor
    -spor / seks(yumurta tavuk)

    YanıtlaSil